SEVEN POUNDS
2008
***
YÖNETMEN;
YAZAR;
OYUNCULAR;
YAPIMCI ŞİRKETLERİ;
***
Tavsiye edilebilirlik derecesi; 6/10
***
Gabriele Muccino' nun yönettiği ve Grant Nieporte' nin yazdığı bir adamın hayatının bir parçasını konu edinmiş film.
Drama türündeki film.
Hayatı iyi yönlerden ve kötü yönlerden görmeyi anlatan ağır bir drama.
.
Will Smith' in iyi ki şarkıcılığı bırakıp oyunculuğa dönüş yaptı dedirten son dereceli başarılı performansı filme duygusal olarak çok fazla ağırlık katmış. Senaryoya göre zaten ağır ve duygusal bi karakter olan baş rol için Will Smith' in, hafif gözleri kısık, ağlamakla ağlamamak arasında saatlerce gidip gelen, yarı baygın fakat her an gülmeye hazır surat ifadesi tam oturmuş diyebiliriz.
Rosario Dawson' ında ağır makyaj hileleriyle oluşturulmuş suratı çökük bir genç kadını oynadığı başarılı performansı izleyiciye " Sizi birde buradan vuralım. " havası katmış.
Woody Harrelson her zaman ki gibi oynadığı rolün altından başarıyla kalkmış ve anlatılmak istenilen duyguları bize yansıtmış.
Özellikle Barry Pepper, her ne kadar sert bir çehreye sahip olsa da, çoğu filminde olduğu gibi burada da duygusal rollerin altından çok başarılı bir şekilde kalkabildiğini görebiliyoruz.
Ne yazık ki filmde sırıtan tek oyuncu olan Michael Ealy yerine başka bir oyuncu tercihi yapılabilirdi.
Ben' in kefaretini ve neleri, niçin ve neden planladığını anlatılıyor. Film, kendi intiharının ihbarını yapmak için acil servisi arayan Ben' in bu telefon konuşmasına sebep olan 7 ismin üzerine durmasını konu edinmiş. Ben Thomas, Holly Apelgren, Connie Tepos, George Ristuccia, Nicholas Adams, Azra Turner ve Emily Posa' nın ortak notları; hepsinin bazı dönüm noktalarına ulaşmış umutsuz, narin bireyler olarak, maddi ya da manevi ihtiyaçlarının olmasıdır. Bu yedi kişinin her birinin Ben' in hayatındaki yabancı insanlar olması kuralının Emily tarafından yıkılacaktır. Bu yüzden Ben' in planlarını hızlandırmak zorunda kalacağını göreceğiz.
Ortalarına kadar kapalı bir anlatımın izini sürdüğü filmde, hayat ve ölüm, pişmanlık ve bağışlama, yabancılar ve dostluk, aşk ve kefaretin karşılaşmaları işlenmiş.
İtalyan yönetmen Gabriele Muccino' nun yönetiminde çekilmiş olan film yönetmenin İtalyan yeni gerçekçi sinemasına hitap etmektedir. Yönetmen, İtalyan sinemasından Hollywood' a geçiş yaptığı filmi olan Seven Pounds' a mütevazi ve naif bir anlatım işlemiştir. Sürükleyici ve başarılı bir kurgu işlemiştir.
Yine de, başarılı filmler çekmeyi başarmış yönetmen için Hollywood' a geçiş yapmasaydı keşke diyebiliriz.
Filmde, göz yaşartıcı bir çok sahnenin varlığı söz konusu. Drama üzerine kurulmuş sürekleyici bir film olmasının yanında insanın hayata dair olan inançlarını ve inançsızlıklarını, kendi içerisinde düşünmesine olanak sağlıyor. İnsanın empati yeteneğine odaklanmış durumda. Kendimizden bir şeyler bulmamız ve yaşam üzerine düşünmeye itiyor bizleri. İyiliğin her şeyin üstünde olduğunu vurgulayarak, iyi bir insan olmak için sadece zor durumlarda kalmamamız gerektiğini gösteriyor bizlere
Fikrimce; filmin getirdiği çok duygusal olunma çabası ve kefaretin oluşturduğu alt yapısı, mükemmel bir gerçekçiliği vurgulamıyor. Senaryo olarak açıkları olmasa da, yönetmen filmi güzel anlatmış olsa da, Will Smith çok başarılı bir performans sergilemiş olsa da, tamamen empati üstüne kurulmuş olan filmlerin ana fikir olarak büyük boşluklar yarattıklarını düşünenlerdenim.
Kendimizi yönetmenin yerine koyarak filme bir göz atacak olursak;
- Çoğunlukla gördüğümüz baş plan ve yüz plan çekimler filmdeki duygusallığın kanımıza işlenmesi için gerektiği gibi güzel bir şekilde kullanılmışlar.
- Filmin müzikleri tam olarak vurgulayıcı ve izleyiciyi içine çeken yerlerde giriş yapmışlar.
- İlk sahnelerden birisi olan, kör operatör Ezra ile telefon görüşmesinden sonra Ben' in sinir krizini anlatan sahnenin ışıklandırması yaşadığı sinir ve bunalımı bizlere çok gerçekçi bir ifade ile anlatmıştır.
- Kurgusal anlatım olarak sürükleyici bir anlatım olması, seyirciyi sıkmamaya ve " Ya şimdi bu neden böyle oldu ? " diye içsel sorular sormaya itmiştir. Filmin ortasına kadar olan kısmında filmin konusuna dair hiç bir şey anlamıyor oluşumuz bizi giderek daha meraklı bir hale soktuktan sonra kendi kendimize çözülmemizi sağlamıştır.